20 Temmuz 2009 Pazartesi

doğanın doğası


Okan' la muhteşem bir yere gittik geçen pazar. Dağların arasından bir derenin kaynağına yakınca bir bölgesine, ( popomuzun üzerinde neredeyse kayarak !) ulaştık. Dev çınar ağaçlarının koyu gölgesinde aradan sızan ışık huzmeleriyle aydınlanarak akan buz gibi suyla karşılaşınca dilimiz tutuldu . Su nefisti.. anlatmak yetmez, suyla aramızda hiçbirşey kalmamışken doğanın bir parçası olduğumuzu yeniden duymak özlediğimiz bi şeydi.. Kilime uzanıp ellerimiz başımızın altında sonsuz sayıda yağrağın üstüste gelip ayrılışını izlemeye daldık. Yanımıza kitaplarımızı da almıştık ama güzelliği kaçırmaya gerek yoktu..Orda herşey bambaşka akıyor zaman bile ..

Sonra şehre döndük biraz yiyecek içecek alıp eve gidecektik . Vosvosun anahtarını içeride unuttuğumu anlayınca ... elimizde yiyecekler , arabanın içinde anahtarlar (evinkiler de ), telefonlar.. kalakaldık !

Köy ekmeği de içerde biz ona o bize bakıyordu .. Camları yumruklamaya başladı onu çıkarmamız içim bağırıyordu ..Sakinleştirmeye çalıştık, ne dediysek olmadı. Peynir torbada çırpınmaya başladığı için koşarak eve gittik uyuyan kapıcıyı yerinden kaldırıp evimizin kapısını açtırdık .. Kardeşim gelince arabanı anahtarını alıp ekmeği kurtarmağa gittik.