20 Aralık 2009 Pazar

tanrım bizi tavadaki kızgın yağda kızartma !


Ateş ve su aynı bedende birleşmişti yine .. Bir kaç zaman önce kulaklarının yanmasına neden olan ateş içinde yaşıyordu hala ..Onu dişlerini sıkarak söndürmeyi deniyordu.. Hatta yumruklarını da sıktı .. Dişler her zamanki gizli yerinde, yumruklar saklandığı kumaş parçasının ardında sımsıkıydılar ama ateşe bir faydaları olmuyordu .

Tuz, önce dışarı sızdı sonra dudakların arasından tekrar içeri yaraya basılsın diye ..

gagakuli


von dip


Gün doğarken  onu beklediğim köşeden gelişin izliyordum ..Gözleri, arkada kalan ve yıllarca bir yük gibi taşıdığı dışına bakıyordu hala . İçinde ne yaşıyorsa yüzünden okunabilirdi .. Artık daha rahat okunabiliyordu üstelik . Altında durduğum mercan dalından yüzüme vuran gün ışığı, her şeyin daha iyi olacağını müjdelesin istiyordum . Oysa sadece beni aydınlatıyor, onun beni daha rahat görebilmesini sağlamaktan başka birşey vadetmiyordu ..  Benden büyüktü . Bu  da yüzünden rahatlıkla okunuyordu . Çok büyüktü hem de..  Yüzünde okunan kararlılık ve aynı zamanda ışıldayan kararlılık ve gözlerinde! parıldayan kararlılık rahatlatıcıydı ..  Geçip gitse de yanımdan, önemi yoktu artık ..

görme biçimleri


Ağaçların altındaki koyu karanlığı aydınlatabilen küçük bir güneş tacı başını süslüyordu .İri ve canlı gözleri yaşamaya davet ederken oldukça az kullandığı dudaklar ve dili  sadece güzelliğinin bir süsüydü .. Sesini bedeniyle oluşturarak konuşuyordu..Gözlerimi açtığımda bana ilgiyle bakan gözleriyle karşılaştım. Gün battıktan çok sonra kırmızı bir çiçeğin içine gizlenerek uyuyakalmış, sabah esen sert rüzgarla oradan yere düşmüş olmalıydım .. Oraya nasıl geldiğim hakkında başka bir şey hatırlmıyordum .

fırtına ~~


Gerçekler sürekli değiştiğinden rüzgarın yüksek hızda estiği zamanlarda doğrular da değişiyor . Eğer doğru aklımın bir buluşuysa, gerçekler algılarımın keskinliğine bağlıysa rüzgar herşeyi karıştırabilir .. Gözlerim gibi kulaklarım da uzağı duyamayabilir , ya da yakını, hatta eğribüğrü duyabilir .
Böyle zamanlarda içeride balinalar gibi sakin derin ağır gitmek kurtarıcı . Akan rüzgar zamanı da sürükler, hızla geçen zaman  .. İçeriye sızan rüzgar sesi incecik, sızıldayan can yakan akışı duyursa da, daha içerilere kaçmak mümkündür her zaman . İnsanın içi tahmin edilmeyecek derinliklere açılıyor. Derinlik sarhoşluğu korkusu olmasa bırakılıp bu sığ sulardan özgürlüğe geçilebilir her zaman ...

13 Kasım 2009 Cuma

Spirin ve Dugan/Dugina çifti 3'lü burgulu salto!







Gennady Spirin,  Moskova Sanat Akademisinden yetişmiş birçok çocuk kitabını resimlemiş tanınmış bir isim. Desenler , bezemeler, kompozisyolar ve renkler mükemmel  !


Ondan etkilenmiş Olga Dugin ve Andrej Dugina' da az değiller doğrusu. 
''Cesur terzi'' ve

''Abdi''
'' Abdi ''  Madonna'nın yazdığı ( !) çocuk kitaplarından biri .


3 Kasım 2009 Salı

Yeni Bakış gazetesinin ( 10.04.2180 perşembe ) tarihli sayısından


Günümüzde çocuk ölümleri ciddi bir sorun . Gezegen , uzun süredir göz ardı edilen bu sorunun ne boyutlara gelebileceğinin farkında olmalı artık. Eski bilgilerin işe yaramadığı gezegenimizin, çocuk kayıplarıyla daha tatsız, düz ve yaşamsız bir yere dönüşmesi söz konusudur.
Bu ölümlere kayıtsız kalınmamalı, biran önce silkinip geleneksel yöntemlere karşı durup, düşünerek, anlamaya çalışarak bu sorunun yeniden tanımlanması ve harekete geçilmesi gerekmektedir . Geç kalmadan, ivedilikle ..
Diğer yandan çocuk istismarı , çocuk kaçırma olayları , çocuk katillerinin ellerini kollarını sallayarak dolaşabilmesi   çok acı veriyor . Bunlara maruz kalmış sessiz çocukların dikkate alınmayan sesleri zamanı gelecek herkesin yüreğini dolduracaktır .. Bu sesle yaşamanın nasıl mümkün olacağıyla ilgili çalışmaları yürüttüğünü bildiğimiz üst düzey yöneticilerin ve güç çevrelerinin , harcadıkları her türlü emeğin çok azıyla dünya daha güzelleşebilirdi .
Bir çocuğun ölümüne tanık olmak hiç de kolay değildir . Bu güç çevrelerinin, ölüme ellerini sürmeden uzaktan kumandayla soruna bakmaları, sözel direktiflerle konuya yaklaşmaları  sorunun düğümlendiği bölgedir .

Bazı çocukların geçmiş yüzyıllarda  bir ada ülkesinin Londra adlı şehrindeki Kensington civarındaki bölgesinde toplanarak bu kıyımdan kurtuldukları biliniyor. Fakat yapılan araştırmalarda bu tarihi bölgenin uzun zaman önce kullanılamaz derecede harabolduğu , ağaçların ve doğasının tahrip edilmesiyle  fairiesicea familyasına ait bir türün de yok olmasıyla doğal dengesinin geri dönülmez biçimde bozulduğu anlaşılmıştır . Bu durum en tehlikeli radyasyon sızıntıları ve atom bombası felaketlerinden de daha yıkıcı olmuştur. Ayrıca çocuk bakımı ve yetiştirilmesinde öncülük etmiş profesyonel ekiplerin belirli bir süredir gezegende görülmemesi de bunu hazırlamış olabilir . Bu ekiplerde yer alan, yetiştirdikleri çocukları sayılar ve ölçüler yerine kanaatlerle değerlendirerek, sezgi denilen bir algı biçimini beş duyuya eklemlemeyi başarmış, papağan başlı şemsiye ve büyük çantaları ile yolculuk eden elemanlarına yaklaşık 200 yılı aşkın bir süredir gezegende rastlanmamaktadır.

Yine bazı tavşan deliklerinin sadece tavşanların yavruladığı ve gizlendiği yuvalar olarak kullanılması  felaketin başka bir boyutunu göstermiştir . Yeryüzünün tek yüzeye indirgenmesi anlamına gelen bu felaket de yine aynı yüzyılın eseridir. Bu boyut kayıpları, insanoğlunun giderek dirençsiz, kolay yönlendirilebilir, tüketilebilir oluşunu doğurmuştur.

...

Neverland vatandaşlarından biri :




                                                 Taeeun Yoo 

2 Kasım 2009 Pazartesi

kasımpatı ve paltolar


Annemin paltoları . Onu doğumundan ölümüne ısıtmaya çalışan paltoları.. Sonlara doğru boğazımda düğümlenen o meşhur palto ..
Bu yazıdan bir fikir çıkarmak mümkün olmasın diye kendimden kaçırdığım sorulara cevap vermeyecek cümleler geçti boğazımdaki o sıkışıklıktan ..Islandıkça büyüdü ağırlaştı annemin paltosu .. Zamanından çok sonra bile bakabilmek mümkün değil mi hala bu paltoya  ? Anneme ?
Her hatırlanışta biraz daha farklı canlanan anıları hatasıyla çağırmalı belki. Annem için ..

Dost acı söylüyordu ..

                                     Bazen konuşmak ve yazmak bir yana, üzerine düşünmek öyle zor ki ..

Kandırma , yanılma , kendinden gizlenme nerede başlayıp nerede bitiyor.. Bulutların haritasını yapmak kadar zor tek başına ..

Bunu nasıl farkedebiliriz, nasıl ?Kendimizi alıp karşımıza oturtup çapraz sorguya almakla mı ? Ya da bir bira içmeye davet edip  çaktırmadan konuya çekmekle mi ? Bir dostun fikrine, sevdiğimizin aklına sorarak mı?  Niyet ve sonuç arasında nerelerde saklanırız kendimizden ?
İçinden geldiği gibi yaşamak mümkün değil, biliniyor artık .. İçerdeki demokrasi de aynı dışardaki gibi..Tüm bunları aşmanın tek bir yolu var gibi duruyor .. Kendini ifade etme yolunu bulma yolunu bulma yolu ..  Terörist örgüte girenler oluyor bu yolda .. Parti kuranlar .. Sivil toplum örgütüne katılanlar .. Bireysel çabalar.. Çabalamayı kesip sinenler .. Veee yaşayıp gidenler .. En güzeli de krallar ve kraliçeler! Kendinden eminler..

Biz kimiz yahu ? Kim bu ben dediğim insan ? Ne yapmaya çalışıyor?