18 Mart 2010 Perşembe

penguenler adasında rönesans ve reform :P

sabah güneşi / PEDURO 2010

 Enürezis nocturna  ( gece işemeleri ) milyonlarca çocuğun başının belası  bir durum .. Bu yıl çocuk cerrahisi öğretim üyelerinden biri  konuyu sosyal yönüyle ele aldı, anlatımı sırasında bu çizimleri kullanacak ..  Çizimleri anılar, anlatılan hikayelerden kurdumda bir kaç fikir daha vardı yetiştiremedim  :P ..Peduro 2010 ( Pediyatrik üroloji kongresi ) afişinde de bir çizimimi kullanmışlardı, acayip hoşuma gitti bu durum :)

Ismarlama konu ve zaman sınırlıyken çalışmanın nasıl bir duygu olduğunu anladım .. :P

10 Mart 2010 Çarşamba

sabah güneşi

sabah güneşi..

''Penguenler Adası'' - Anatole France


Penguenler Adası , Anatole France' ın insanlık tarihini, penguenler üzerinden anlattığı bir roman .. Tarih, iyice yaşlanmış bir rahibin denize açılarak hristiyanlıktan haberi olmayan memleketlerdeki insanları kurtarmaya gidişi ile başlıyor . Gözleri de artık iyiden iyiye körleşmeye başlayan rahibimiz, bir fırtına sonrası kutup bölgesine kadar sürüklenip, orada karşılaştığı penguenlerin pek ağırkanlı ve beyefendi hallerinden umutlanmış, onları vaftiz edivermiştir. Tanrı ve cennetteki azizler bu işe bir çözüm ararlar .. Sonunda bu küçük vucutlara minik birer ruh üflenir ...

5 Şubat 2010 Cuma

Kitab-ül Hiyel !

           ''  Raviyan -ı ahbar ilk sinematograf gösterisinin Galatasaray 'daki Spoek Birahanesi'nde yapıldığı yıllarda, onun zihnindeki noktada neler olduğunu araştırmaya başladığını rivayet etmiştir.Çeşm -i Badem Ceylan Hatun'un naklettiğine göre o, bir hiyel ehli olarak değil , bir hayalkar olarak bu işe kalkışmıştı.Çabasının semeresini daha çabuk toplamak için Vik, Köhler Biraderler,Lorenz ve Keil 'in raflarından sayısız roman ve hikaye kitabı almış, hayalkarların nasıl tahayyül ettiğini öğrenmeye çalışmıştı. Binbir Gece Masallarını adeta yuttu ama realist ve naturalistlerden hiç mi hiç hoşlanmadı . Onları Abdülhamid Efendimize yaranmak için onun giyim kuşam ve davranışlarını kopya eden paşalara benzetiyordu. Oysa Abdülhamid 'i kopya değil de taklit eden bir meddah , elbetteki daha sevimli ve belkide gerçeğe daha yakındı.İşte realistler de Gerçeği ve Dünyayı kopya ediyorlar ; ama masalcılar , aslında gerçekleşmiş bir hayal olan Dünya 'yı örnek alıp, onu ve üslubunu taklit ederek yeni hayaller yaratıyorlardı.Kopyalar ne kadar kuru ve tatsızsa, taklitler o kadar canlı  ve sevimliydi. Sonuç olarak realist romanlar , yazarlarının suratları kadar tekdüze, şaşırtıcılıktan yoksun ve aslında gerçekdışı şeylerin anlatıldığı kitaplardı.
....
İşte Üzeyir Bey bu düşüncelerle insanların gerçeklik duygusuna değil de, gerçeğin kendisine ve ondaki üsluba sadık kalmaya karar verdi . ''

İhsan Oktay Anar ; Kitab-ül Hiyel

exogenesis

koyunbaba