
Gün kutuları : İçerilerinde yaklaşık 365 -366 yumak bulunduran ,derin, kendine has kokulu, bulunduğu coğrafya ve verildiği kişinin özellikerini yansıtan bir takım kutulardır.
Gün yumakları: Gün kutularının içinde yerleşmiş, üst sıralardakilerin daha iyi seçilebildiği, kimi renkli, kimi pırltılı ,kimi de ıslak hatta bazısı buz gibi olabilen bir takım yumaklardır. Sırası gelmeden alınmaları pek mümkün değildir. Genellikle dokunulmaya çalışıldığında hafif tülsü bir his bıraktıklarını söyleyen çoktur. Kimi kişilerse ağır hatta keskin kenarlı olanlarına rastladıklarını bldirmekedirler.
Gün yumaklarının serilmesi: Gün yumakları çoğunlukla, sabahaları uyanır uyanmaz serilmek üzere kutudan alnırlar. O günün yumağı diğerlerinden daha belirgin olup, ıslaksa bir kepçe marifetiyle, sıcaksa bir maşa ya da donuksa yün edivenle çıkarılp dikatle serilmelidir. Yumak ele alındığında ipliğinin altın, gümüş, metal ya da değerli taşaların yansımalarıyla pırıldayan bir iple sarılmış olduğu görülebilir. Çok farklı dokulardan ve renklerden iplerle sarılmış olanlar da görülebilmektedir. Eğer dikkatle bakılırsa , iplik sarmallarının arasında kimi zaman bir kırmızı balık kuyruğu , bir çatal, kedi bıyığı, tablo kenarlığı, bavul sapı vb .görülebilir.
Gün yumağı için şimdilik bu kadar..
Yumak aldım bende 365 gün yumağıydı hem.
YanıtlaSilÖdev gibi tek cümlede kullanmaksızın ilgiyle, en yakınımdaki insana dair merakla izleyeceğim.
M+M
Bir deneme yazmıştım: "Mor Zambak" başlıklı.
YanıtlaSil"Sevgili dostum;
Mor zambaklar sana neyi hatırlatır? Ya da herhangi birşeyi hatırlatır mı?
Ben nerde mor zambak görsem aklıma ölüm geliyor.
"Allahın unuttuğu yer"deyimi sanki Van'in Özalp ilçesi için söylenmişti-ki büyük kentlerle kıyaslarsak, şimdi, burdan bakınca da pek hatırladığı söylenemez! Taşlı toprağında mor zambaktan başka çiçek yetişmezdi. O da uzak dağlarda. O kadar uzak ki, bazen, "Acaba İran sınırını geçtik mi?" dedirtecek kadar uzak dağlarda.
Mor zambak!
Kardeşimin mezarını ziyarete gittiğimizde götürebileceğimiz tek çiçek.
Sana anlatmadım. Kardeşimin neden öldüğünü bilmezsin sen. Zatürre olu ama zatürreden ölmedi. Özalp'ta doktor yoktu zaten. Van'da bulabildiğimiz, babam gibi, orda "Şark hizmetini yapmaya gelmiş, uzman olmayan bir doktorum test yapmadan vurduğu "penisilin" den öldü.
Orda yaşayan aileler belki de bu yüzden çok çocuk yapıyorlardır, kimbilir...
O uzak dağlardan getirene kadar, kurumasın diye, yanımda su dolu surahi götürürdüm, biliyor musun? (Çocuk aklı işte. Mezarın üstüne bıraktıktan sonra solduklarını bile bile...)
Mor zambak.
Bir defasında köküyle sökmüştüm de kardeşimin mezarının başucuna dikmiştim. Tutmuştu da. Arsızdı; ölüm gibi.
Kökleri o kadar uzundu ki, ardımızdan taa İstanbul'a kadar; Şişli Etfal Hastanesi'nde ölü yıkamakla görevli insanların işi bırakma eylemi olduğundan, gasilhaneden alabilmek için kendi ellerimle yıkamak zorunda kaldığım yeğenimi yine ellerimle gömdüğüm mezarına kadar uzanmıştı.
Mor zambak.
Ölüm, unutulmuşluk,eziyet, mezar, gözyaşı, mezartaşı, toprak, uzaklık, ilgisizlik, acı, isyan, yalnızlık, umarsızlık, seçeneksizlik ve suçlu!
Suçlu?
Hiç sevmedim mor zambakları ve hatta moru bile.
"Anlar" yaşanıyor ve geçiyor.Kullanıla kullanıla aşınıyor, eskiyor hatta öldü sanılıyor.Ama bir mor zambak aniden tamir ediyor ve diriltiyor. Olanca diriliğiyle karşımızda, içimizde, yüreğimizde buluveriyoruz.
Hiç olmadık yerde ve anda.
Mor zambağın olma ihtimalinin olduğu her yer ve her zamanda.
Bunlar geçmişimizde kalan ve sadece mor zambak gördüğümüzde hatırlanan anlar.
Ya henüz yaşamadığımız ve yaşantımızda daha kimbilir ne izler bırakacak olan anlar?
Asıl korkulası olanlar onlar.
Kimbilir daha ne çiçekler neler canlandıracak gözümüzde ve yüreğimizde.
Üstelik gözümüz ve yüreğimiz hala geçmişteki anların yorgunuyken.
Bana sakın bir daha mor zambak yollama dostum olur mu?
Bulabilirsen eğer gelincik yolla..."
Sıradan bir yılbaşı çiçeği de senin gözünde ve gönlünde bir anı anlandırmış.
Yaşama anlam kazandıracak o upuzun şiirin iki dizesi tamamlanmış oldu. Biri zambaktan söz eden diğeri ise yılbaşı çiçeğinden. Ama kafiye tam!
Hissettiklerim seninkilerden pek farklı değildi.
O nedenle çok iyi anladım seni.
Sevgimle.
Sevgili Ümran , bu sabah şubat çiçeği ya da yılbaşı çiçeği dendiğini buldum gönderdiğin armağana .. Armağanın uzun zamandır varlığını unuttuğum bir görüntüyü uyandırıverdi .. İnsanın kendi tarihini yeniden yazması mümkün mü ? Sanırım yaşadığım böyle bir şey .. Daha sonra üzerinde durmak istiyorum benim için anlamından.
YanıtlaSilKardeşinin yaşamından gidişi , bir çocuğun yaşamını kaybetmesi canını yakıyor insanın. Hele ki gözünün önündeyken. Okurken canım yandı öyle güzel anlatmışsın ki ..Anılarımızın sadece bilinç değil bilinç altındaki merkezlerinde işte mor zambak renkleri ve kokuları gibi kilometre taşları var sanki. Acılarımız bazen güzel bir çiçeğin etiketi altında sıralanıyor . Büyük kütüphanede mor zambak çekmecesini açtığında karşına çıkıveriyor..
Benim için yeniden çok değerli yılbaşı çiçeği, sayende .. Onun çevresinde yeniden canlananları keşfe çıkmak mümkün acısıyla tatlısıyla :)Şimdi saksısında büyümeyi bekliyor büyüdükçe anlatacak..